Normalde film sektöründe açlık oyunları, %3 gibi birçok distopik yapım olsa da kültürel olarak Kore yapımı filmlerdeki abartılı oyunculuğu bile görmezden gelmemizi sağlayan Squid Game’i bu kadar ilgi çekici kılan, izleyiciyle daha sıkı bağ kurmasına neden olan bazı faktörler var.
Minimalizm kazandırır
Bunlardan biri dizinin çok sade bir tasarıma sahip olması. Squid game, konu itibariyle benzerleri gibi farklı bir zaman diliminde geçmiyor. Dizinin tam şu anda, içinde bulunduğumuz zaman diliminde gerçekleşmesi kişide daha tanıdık bir hissiyatı oluşturuyor. Yönetmen tarafından tüm sahneler hep o minimalizmin etkilerini taşırken, dizinin çekim maliyetinin çoğunu oyunların oynandığı alanlar oluşturmuş. Çünkü zorunda kalmadıkça hiçbir sahnede CGI efektleri ve animasyon kullanmak istememişler.
Senaryo, teknik olarak çok iyi hazırlanmış; çok sade. Yoksulluktan kurtulmak için canları pahasına savaşan 456 kişinin altı farklı oyundaki mücadelesini anlatıyor hikâye. Kazanan bizim kurumuzda 343 milyon TL gibi bir paranın sahibi olacak. Ve yarışma, hayattan artık zevk alamayan bir takım elit zengine eğlence olarak sunuluyor ve bu düzen tekrar tekrar döndürülüyor. Dizi ana karakterin hayatını, yaşadığı sorunları anlatmak, izleyicide ana karaktere karşı sempati duygusu uyandırmak adına oldukça yavaş bir açılışa sahip. Ama sonra hızlanıyor. Öyle detaylı, beyin yoran diyaloglar, monologlar yok. Karakterlerin her birinin farklı bir hikayesi de olsa hiçbir zaman ana karakterin yerine geçmiyor.
Bu yüzden tüm seri, sadece 9 bölümden oluşuyor. Ve bu sadelikteki bir yapım kolayca tüketilebilir bir içerik. Bu sade tasarım, kişilerin izleme tercihinde en önemli faktörlerden biri. Ama işin bir de arka yüzü var.
Küresel Sosyo-ekonomik duruma atıf
Dizi, içeriğinde kapitalist düzene ciddi boyutta eleştiriler barındırıyor. Tüm dünya şu anda modern kapitalizmin getirdiği işsizlik, geliş eşitsizliği, yoksulluk, boşanma, intihar oranlarındaki artış gibi sorunlarla karşılaşırken bu tür bir dizide, günümüzde yaşanılan sorunların ele alındığını görmek izleyicilerin takdirini kazanmakta. Diğer yandan film bir şekilde sosyal darwinizmin etkilerini de gösteriyor. Bilmeyenler için sosyal darwinizm: özellikle doğal seçilim yasasının birebir insanlara ve özelliklede insan toplumlarına uygulanması gerektiğini savunan bir ideoloji. Yani dünyadaki kaynaklar sınırlı, bu yüzden inşa ettiğimiz toplumda da en üstün bireylerin, en üstün grupların doğal bir şekilde evrimleştiğini, çoğaldığını, bunun doğal bir süreç olduğunu, dolayısıyla buna da müdahale edilmemesi gerektiğini savunuyor. Dizide kaybedenler sadece bir oyunu kaybetmiş olmuyorlar, hayatlarını da kaybetmiş oluyorlar. Aslında bunun için kapalı bir alanda bir oyunda bulunmanıza gerek var mı gerçekten? Şu an içinde bulunduğumuz modern dünyada yaşayan birey ve toplumların da aynı şekilde sosyal darwinizm düzeninde işletildiğini fark eden var mı merak ediyorum.
Film, modern kapitalizm sonucunda yoksullaşan halk içinde çocukların sorumsuz olduğunu, bunun bedelini de ebeveynlerin ödediği gibi bir algı oluşturuyor. Bence bunun sorumluları çocuklar değil. Böyle sıkıntılı bir dönemde hala sırf kendi tatmini için ya da toplum baskısı nedeniyle çocuk yapan ebeveynlerin hiç payı yok mu? Sonuçta doğada memeli hayvanların dâhi şartlar zorlaştığında, var olan yavrularının hayatta kalma ihtimallerini artırmak için ya üreme sıklıklarını azalttıkları ya da şartlar iyileşene kadar tamamen durdurdukları görülmektedir. Rasyonel düşünme yeteneği olan bir birey zaten bu koşulları değerlendirir ama mevcut duruma bakarsak bu yetinin tüm insanlarda bulunmadığı belli.
Özel bir dokunuş her şeyi değiştirir
Squid Game’in popülerliğini artıran bir diğer unsur da özenle seçilmiş tasarım detayları. Sadeliğine rağmen seride yer alan her detay, dizinin senaristi tarafından oldukça detaylı düşünülmüş. Yarışmacıların giydiği yeşil renkli eşofmanlar günümüzde trend oldu. Satışları inanılmaz artırmış durumda. Fuşya renk giyen çalışanların yüzündeki maskelerde yer alan semboller, onların statüsünü belirliyor. Bu üç kategori, karıncalardan esinlenerek oluşturulmuş. Üçgen; işçileri, daire; savaşçıları, kare sembolü ise yöneticileri temsil ediyor. Seçilen oyunlar Asya’da oynanan eski çocuk oyunlarından esinlenerek hazırlanmış. Bizim çocukluk oyunlarımızla benzerlik de gösteriyor. Bu da psikolojik olarak filme kendimizi yakın hissetmemize neden oluyor. Bunların yerine tamamen farklı düzenler oluşturulsaydı, muhtemelen dizi bir 'Survivor' ya da 'Ninja Warrior' kadar reyting alabilirdi diye düşünüyorum.
Pazarlama stratejisi
Son faktör olarak, dizi için iyi bir pazarlama taktiği de uygulandığını görüyoruz. Dizi, ciddi miktarda para harcanarak, aynı anda 135 ülkede, 13 dublaj ve 31 farklı altyazı seçeneğiyle yayınlandı. Bugüne kadar hiçbir dizi, uluslararası dağıtıma bu kadar ciddi bir yatırım yapmamıştı. Squid Game’in başarısının arkasındaki nedenlerden biri de bu.
Dizinin olumsuz yanları
Dizi, uluslararası olarak TV-MA kategorisinde. Yani şiddet, cinsellik ve yetişkin öğeleri barındırıyor. Bu sebeple 18 yaş üstü seyirci kitlesine hitap ediyor. Fakat oyunları temel alan bir film olarak küçük yaştaki çocukların ciddi anlamda ilgisini çekmiş durumda. Netflix’de ebeveyn denetimi var. Ama bunun gibi kısıtlayıcı denetimin olmadığı sistemlerde veya gözetimsiz internet ortamında çocukların bu tür içeriklere maruz kalması mümkün ne yazık ki. Tabi burada sorumluluk yine anne ve babalarda.
İngilizce altyazılarının medyada çok kötü olduğuna ilişkin geribildirimler var. Şanslıyız ki diziyi dublajlı olarak izleme imkânımız oldu ve ülkemizde dublaj çok iyi bir konumda. Sadece bazı yerlerde sanki her mimik seslendirilmeye çalışılmış, fazla abartılmış gibi bir his oluşuyor. Bu da izlerken bazen rahatsızlık verebiliyor.
Sonuç olarak Squid Game, uzun zamandır Netflix’ten beklenen o çıkışı gerçekleştiren bir yapım olarak karşımıza çıktı. Ve ikinci sezon çalışmalarına çoktan başlandı bile. İçeriklerin artık çok hızlı tüketildiği dünyada, ne olursa olsun özgün bir yapımın ortaya çıkabileceğini gösterdi bize bu dizi.
Ercan Koca